KELİMELER
Her okuduğunuz kitapta iki kelime öğrensek fena mı olur? Nedir bu yeni basılan kitaplarda, basılan her
kelimenin “bilinen” “anlaşılabilir” kelime olması kaygısı?
Puslu Kıtalar Atlası’nı
okuduğumda ne kadar hoşuma gitmişti dili.
Ne hoş bir üslubu vardır. Hele
benim gibi masala bayılan biri için susuz kalmış birinin buz gibi akan bir
dereden kana kana su içmesine benzer.
Okuyanlar bilir, okumayanlar için izah edeyim, İhsan Oktay Anar bir sürü
Osmanlıca kelime kullanır. Bir sürü eski
laf lakırdı. Zaten o ballandıra
ballandıra anlatma tekniğine de bu sayede ulaşır. Fakat bunu öyle ustalıkla yapar ki, bu
kelimelerin çoğunun anlamını tam olarak bilmeseniz dahi, cümlenin gelişinden
kelimenin anlamını çıkartırsınız ve çoğunda sözlüğe bakmanıza gerek
kalmaz. Eh bakmanız gerekenler olursa
da, bir iki kelime öğrenmiş olursunuz, yanınıza kâr kalır.
Neyse bir gün kızım Elif’in, üniversiteye giderken, ders
icabı kitabı okuması gerekti. Artık hangi
derste, ne için okuyorlardı bilemiycem.
Geldi benden kitabı sordu. Gitti
yerinden aldı. Kitapla odasına girdi,
belli okumaya başladı. Beş dakika geçti
geçmedi, fırtına gibi odasından fırlayıp, kasırga gibi esti, ateşler
püskürdü. Vay efendim, neymiş bu? Bir kelimesini anlamıyormuş. Ne bilsinmiş o Osmanlıca. Mecbur muymuş bilmeye. Nasıl anlayacakmış? Nasıl okuyacakmış? Hocasına veryasın etti. Kendini yerden yere attı. Çırpındı vs. Sakinleşir gibi olunca ona, “kızım git şöyle
üç dört sayfa oku. Bilmediğin kelimelere
takılma. Biraz okuyunca anlayacaksın ki,
onları bilmesen de metni anlıyorsun,” dedim.
Gerçekten de gitti, okudu ve kitabı sevdi. Anladı.
Üstelik dediğim gibi bakmak zorunda kalacağı birkaç kelimeyi de öğrenmiş,
dağarcığına katmış oldu.
Sonra öğrendim ki bu Puslu
Kıtalar Atlası’nı üniversitelerde okutmak moda olmuş. Anlaşılan Elif’in isyanını, bütün öğrenciler
de paylaşıyorlar. Ve muhtemelen
öğretmenlerine itirazlar ediyorlar.
Bence, öğretmenlerinin tepkisi benim Elif’e verdiğim tepki
olmalıydı. Ama yine anlaşılan o ki,
öğretmenleri de öğrencilerine hak veriyor (ki merak etmeden edemeyeceğim, neden
o zaman okutmak için başka bir kitap seçmiyorlar?). Sonuç olarak yayınevi ve yazara baskı
yapılmış olacak ki, yeni baskılarda Osmanlıca kelimelerin yanına parantez
içinde yeni Türkçeleri yazılıyormuş. Ben
elime alıp kitabı görmedim, öyle olduğunu söylediler. Çok üzüldüm. Ama şaşırdım dersem yalan
olur.
Bu konuda iki itirazım olacak: Birincisi kitabın tüm o akıcılığı, masalsı
havası, bütünü ve üslubu kaçar.
İkincisi, üniversite öğrencilerimiz biraz zahmet buyursunlar, anlamaya
çalışsınlar, bilmedikleri kelimelere de sözlükten bakıp bir iki yeni kelime
öğrensinler. Üniversite seviyesindeki
eğitime bu yaraşır. Yoksa magazin
basınının kullandığı sayıda kelime ile iktifa edip edebiyat yapmaya, yazı
yazmaya kalkışan ve başaramayan bir sürü okumuş yetersiz elemanımız olur, ki
bunlardan etrafta bol bol var.
Dahi anlamındaki -de ile bağlaç ki’leri birleşik yazıp, tam
tersine birleşik yazmaları gerekenleri de ayrı yazan bu kadar insanın mantar
gibi patlaması bu tür yetersiz eğitimden kaynaklanmıyor mu?
Tekrar edeyim, her kitapta bir iki kelime öğrenmek fena mı
olur? Her kelime bir kavram demek. Her kavram bizi düşünmeye sevk eder. Biraz düşünmeye başlamanın zamanı geldi de
geçiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder