Zavallı annesi kazanın yanına gelip de içine bakınca ne
görsün! Süleyman süte düşmüş, sütle
kaynamış pişmiş. Kadıncağız bunu görünce başlamış saçını başını yolup ağlamaya.
Tam o
sırada kocası çıkagelmiş. Bakmış uzaktan
karısı süt kazanının yanında bir yandan ağlıyor, bir yandan saçını başını
yoluyor. Adamcağız bir anlam verememiş. Koşmuş karısının yanına gitmiş.
“Hayrola
hanım, niye saçını başını yoluyorsun?” diye sormuş.
Kadın
cevap vermiş, “Sorma bey, Süleyman süte düştü, sütle kaynadı pişti. Ben de kahrımdan saçlarımı yoluyorum.”
Adamcağız
bunu duyunca üzüntüsünden o da başlamış sakallarını yolmaya.
Tam o
sırada havadan bir karga geçiyormuş.
Aşağıya bakmış ki büyük bir ateşin üzerindeki bir süt kazanının yanında
bir kadın saçlarını, yanında bir adam sakallarını yoluyor. Merak etmiş, inmiş yanlarına, adama sormuş:
“Amca
hayır olsun? Neden saçınızı, sakalınızı
yoluyorsunuz?”
“Ah
karga kardeş, ah, hiç sorma,” demiş adam. Anlatmış nasıl yıllar sonra Süleyman
diye, canlarından çok sevdikleri bir evlatları olduğunu ve eklemiş: “Süleyman
süte düştü, sütle kaynadı pişti, üzüntüsünden anası saçlarını yoluyor, ben de
sakallarımı yoluyorum.”
Bunu
duyan karga o kadar üzülmüş, o kadar üzülmüş ki, o da tüylerini dökmüş. Uçmuş gitmiş bir armut ağacına konmuş.
Armut
ağacı üzerine tüysüz bir karganın konduğunu görünce merak etmiş, “Karga kardeş,
karga kardeş tüylerine ne oldu?” demiş.
“Ah
Armut ağacı sorma,” demiş Karga, olanları anlattıktan sonra eklemiş, “Süleyman
süte düştü, sütle kaynadı pişti, anası saçını yoldu, babası sakalını yoldu, ben
de tüylerimi döktüm.”
Bunu
duyan Armut ağacı o kadar üzülmüş, o kadar üzülmüş ki, o da bütün armutlarını
dökmüş. Derken oralardan Ayı kardeş
geçiyormuş, bir de bakmış ki, armut ağacının bütün armutları yerde. Merak etmiş, sormuş:
“Armut
ağacı, Armut ağacı, neden armutların yerde?”
“Ah ayı
kardeş sorma,” demiş Armut ağacı da, hikayeyi anlattıktan sonra eklemiş: “Süleyman süte düştü, sütle kaynadı pişti,
anası saçını yoldu, babası sakalını
yoldu, karga tüylerini döktü, ben de armutlarımı.”
Bunu
duyan Ayı kardeş de bir üzülmüş, bir
üzülmüş, o da dişlerini sökmüş. Öyle
dişsiz dişsiz dolaşırken, susamış, bir çeşmeye gitmiş. Çeşmeden su içmek için eğilmiş ki çeşme
ayının dişsiz ağzını görüp merak etmiş.
Dile gelmiş sormuş:
“Ayı
kardeş, Ayı kardeş, hayrola dişlerine ne oldu?”
“Ah
Çeşme kardeş hiç sorma,” diye cevap vermiş ayı ve olanları özetledikten sonra
eklemiş: “Süleyman süte düştü, sütle
kaynadı pişti, anası saçını yoldu, babası sakalını yoldu, karga tüylerini
döktü, armut ağacı armutlarını döktü, ben de dişlerimi söktüm.”
Bunu
duyan çeşme kahrolmuş. Karalar
bağlamış. O günden sonra da su yerine
kanlı irin akmaya başlamış.
Derken
bizim köyden Zeynep testisini alıp çeşmeye su doldurmaya gitmiş.
Bir de bakmış ki çeşmeden su yerine kanlı
irin akıyor.
Şaşırmış kalmış.
“Aaa
a! Çeşme kardeş ne oldu suyuna?” demiş.
Çeşme
başlamış anlatmaya. “Sorma Zeynep kız,” demiş, olanları özetledikten sonra
eklemiş: “Süleyman süte düştü, sütle
kaynadı pişti, anası saçını yoldu, babası sakalını yoldu, karga tüyünü döktü, armut ağacı armutlarını döktü, ayı
dişlerini söktü, ben de artık kanlı irin akıyorum.”
Bunu
duyan Zeynep öyle üzülmüş, öyle şaşırmış ki elindeki testiyi düşürüp kırmış. İşte annesinden dayak
yemesinin sebebi de buymuş.