Hinduların bu dünyaya farklı bir bakış açıları var. Onlara göre bu dünya aslında üç ayrı dünyadan meydana gelir. Aynı anda var olan üç ayrı dünya:
1. Doğal dünya
2. Kültürel dünya
3. Kişisel dünya.
Zaten varlık kavgamız da bu üç dünyayı üst üste oturtabilmekten kaynaklanıyor. Çünkü aslında bu üçü sürekli kavga halinde. Doğal dünyanın sınırları ile kültürel dünyanın sınırları devamlı değişiyor, birbirlerine karşı bir savaş içersindeler. Ormanları kesip, kendimize şehir yapıyoruz. Şehir kültürel dünyamız ama orman doğal dünyamız. Birini var etmek için diğerini yok etmek gerekiyor. Dengeyi sağlamak zor. Bu da yetmezmiş gibi bir de kendi kişisel dünyamız var. Tüm genlerimiz ve cetlerimizle biz.
Bu üç dünya nesnel üç dünyadır. Bir de öznel üç dünyamız vardır:
1. Duyularla hissettiğimiz, görünen dünya
2. Rüyaların hayali dünyası
3. Arzuların, hatıraların, şartlandırılmaların bilinçsiz dünyası.
Sonra Hindular insan varlığının üç bedeni olduğuna inanıyor.
Ortadaki simsiyah yuvarlak ruhumuz. Onu üç çember sarıyor. Sırasıyla: Hatıralar, Akıl ve ten. Bunun dışında da dünya var.
Ama arada, yani ruhla dünya arasında üç beden:
1. Hatıralar
2. Akıl
3. Ten
Onların inanışına göre ölüm aklın tenden çekilip alınmasıyla başlar. Akıl tenden gidince hatıralar da hükümsüz kalır, ten dünyadan gelen her türlü dürtüye duyarsız ve tepkisiz olur. Ve çürür gider.
"Arzu ile kader, dürtü ile tepki, kısmet ile özgür
irade arasına sıkışıp kalmış olan jiva, (yani ruh) üç bedeniyle hapsolduğu üç dünyada huzur arar.
Bundan dolayı bütün Hindu merasimleri üç yakarışla biter: “Şanti, şanti, şanti.” (huzur, huzur, huzur) Kendimle, dünyamla ve geri kalanlar ile huzur
içinde olmamı nasip et."
Myth-Mithya, Dr.Devdutt Pattanaik.
Öğrenmeyi sevdiğim için sizi okumayı da çok seviyorum. Keşke daha sık paylaşımda bulunsanız ..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Kendimce keşfettiğim şeyleri paylaşmak benim de hoşuma gidiyor. Fazla sık paylaşamadığımın farkındayım, inşallah bundan sonra daha sık bir şeyler yazabilirim.
Sil