18 Nisan 2017 Salı

OLMAK YA DA OLMAMAK, GERÇEKTEN BÜTÜN MESELE BURADA

Evet... Ben eski savaşıma geri döneyim: Varlık savaşı.

To be or not to be.  Bir süredir ayağımın altındaki zemini çekip aldılar.  Boşlukta bıraktılar.
“Yaptılar...ettiler...”  Kim ya bunlar?  Niye kendi kendime yaptığım şeyleri başkasına atıyorum?  Baştan yazıyorum, düzelterek:  Bir süredir nereye bastığımı şaşırdım, kendimi bir boşluğa bıraktım.  Bunu yapmamın sebebi başkaları olabilir.  Yani etrafta öyle abuk sabuk şeyler oluyor ki, beş duyumu kaybettim neredeyse, muhakeme kabiliyetimle birlikte.  İnanılmaz bir hızla olaylar gelişiyor ve benim hiçbir etkim yok bu olaylarda.  Ne bana soruyorlar bunları yaparken, ne de benim müdahalemi bir taraflarına takan var. 

Kararım kesindi, diyordum ki, bunların mevcudiyetini meşrulaştırmak için bir daha sandığa gidip oy moy kullanmayacağım.  Ama şu son referandumda, bu başka, bu seçim değil, bu varlık savaşı, gitmem lazım, dedim.  Pek lazımmış.  Yine sonuç aynı.  Bu mahlukatın seçimleri benim sayemde meşru oldu ama bu olaydaki tek katkım bu!  Gerisi koca bir üç kağıt çünkü.  Kazanmam mümkün olmayan bir üçkağıt oyunu.  Bul karayı, al parayı.  Bulman mümkün değil.  Ama parayı kaptırdık yine.  Bundan sonra kaptırmayacağım.  Ben ben olarak varlığımı muhafaza etme savaşıma geri dönüyorum.  Zaten beni  kabul etmedikleri  savaşları onların olsun.


Mesele kendimce bulduğum doğruyu başkalarıyla paylaşmak benim için.  O doğruyu bulmaya çalışmak ve bunu yaparken yanlış yapmamaya çalışmak.  Kimsenin hakkına tecavüz etmemek ama kendime de tecavüz ettirmemek.  Ve mutlu olmak. Huzurla yapmak.  Bir şeyleri başardıkça kıvanç duymak.  Paylaşmak bunları, bunları yok etmeye, engellemeye çalışanlara çaktırmadan ki ne üstüme saldırsınlar, ne  de söylediklerime.  O yüzden diyorum sırları ve doğruları aktarmanın en güzel yolu ya çocuk oyunları, ya masallar.  Tüm sır onlarda gizli.  Mitolojiler, masallar...  Onları çocuk işi, kadın işi görüyor hala ahmaklar.  Ay aman uyanmasınlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder