Bizim yan gezen yengeç aslında
Dürüst değilmiş, kötülük varmış aklında.
Sırf kendisinin olsun istiyormuş buğdayın hepsi
Aklından bin bir düzen
kuruyormuş gizli gizli.
Yengeç hemen davranmış, kurnaz ya,
“Gel bir yarışa tutuşalım,” demiş tosbağaya.
“Başlayalım koşmaya dere kenarından,
Yanına önce kim varırsa buğdayların,
Onun olsun topladığımız
ürünün hepsi.”
Söylerken bunları, yengecin aklında varmış elbette bir
fikri.
Bu öneriyi kabul etmiş tosbağa da.
Böylece karar vermişler ertesi sabah yarışı yapmaya.
Yengeç vakit geçirmeden koşmuş tilki kardeşe,
Amacı, onu da alet etmekmiş kötü niyetine.
“Bak Tilki Kardeş,” demiş, başlamış anlatmaya,
“Aklın yatar da yardım edersen eğer bana,
Sana iki besili tavuk benden.
Yapacağın iş de zor değil zaten.
Başlayacağımız zaman biz bu yarışa,
Sen de bulunacaksın derenin kenarında.
Sanki seyretmeye gelmişsin gibi merak edip de
Dikilip duracaksın derenin dibinde.
Kuyruğunu bir savurursun yarış başlayınca,
Ben de bir zıplar, yapışır kalırım kuyruğuna.
Sonra yine merak ediyormuş gibi varırsın bitiş yerine bir
koşu
Ben de kuyruğuna gizlenmiş yaklaşmış olurum buğdaya doğru.
Atlarım orada kuyruğundan aşağı, yarışı da kazanmış olurum.
Sana, demiş olduğum gibi, iki tavuk olsun borcum.”
Tilki kardeş tavukları duyunca zaten
Yengecin önerisini kabul etmiş hemen.
Ertesi sabah yarış yerine gelmiş hepsi,
Hem tosbağa, hem yengeç, hem de tilki.
Yengeç, çok kurnaz ya güya, dönmüş tosbağaya
“Bak tosbağa kardeş,” demiş, numaradan başlamış anlatmaya,
“Düşündüm de içime sinmeyecek bu iş benim,
En doğrusu sana bir avans vermeliyim.
Yok yok, ısrar etme önce sen koyul yola,
Ben ardından başlarım nasılsa yarışa.”
“Tamam,” demiş tosbağa gülerek, “olur.”
Yola koyulmuş hemen tıngır mıngır.
Tabii yengecin amacı başka,
Görünmeden binmekmiş tilkinin kuyruğuna.
Bu arada, bizim tosbağa bir gün önce
Gitmişmiş kuzeni tosbağanın yanına zekice.
Demiş, “Şu benim komşum var ya kuzenim,
Yine aklından fesatlıklar geçiriyor eminim.
Aklınca beni kandırarak
Tüm buğdayı kendine alacak.
İyi bir komşumdur aslında
Birlikte yaşadık yıllarca.
Onun bu fesatlıklarına öyle üzülüyorum ki
Bir ders verirsek aklı başına gelir belki.
Biz yarın, yarışa başlamadan önce,
Sen gidip buğday yığınına saklan, gizlice.
Yarış başlayınca da çıkıp buğdayların içinden
Başlarsın buğdayları ölçmeye hemen.
Sanki sen, sen değil benmişsin de
Yarışı bitirmişsin vaktinden önce.
Yengeç kardeş beni geçerek yapıp hilesini
Varış yerine yaklaşınca, uzaktan görünce seni,
Bırak önce şöyle bir telaşlansın,
Ah edip yansın yakılsın.
Biz de o zaman
gerçeği söyleriz ona,
Komşularımızı aldatmanın daleverayla,
Ne ayıp, ne kötü bir şey olduğunu görür,
Kendisi düşünce başka bir tuzağa, aklı başına gelir.
Sonra da ürünü kardeş payı ederiz gerçekten
Böylece herkes, hakkına düşeni alır kendi emeğinden.”
Anlaşmış iki tosbağa kafadar böylece
Düzenlerini kurmuşlar bir gece önce.
Neyse, biz dönelim sabahki yarışa:
Gözden kaybolur olmaz tosbağa,
Yengeç atlamış kuyruğuna tilkinin,
Tosbağa da gizlenmiş dibine bir dikenin.
Tilki bir koşu gitmiş bitiş yerine,
Aman Tanrım, ne görsünler bir de!
Şu uzakta buğdayların tam üstünde, tartı elinde
Ölçüp duran değil mi bizim tosbağa? Gayet rahat hem de!
Tilki ile yengeç şaşkınlıktan
Konuşamamış, düşünememiş bile bir an.
Derken, açlıktan midesi guruldayan Tilki kardeş çok
sinirlenmiş,
“Ah gitti bizim iki tavuk, yine mi aç kaldım şimdi ben,”
demiş.
Öyle kızmış, öyle kızmış ki yengece
Kuyruğunu vurmuş koca bir çınarın gövdesine.
Zavallı yengeç düşmüş yere olup paramparça
Aç gözlü olmanın cezasını ödemiş fazlasıyla.
Ama sadece iyi niyetle komşusuna bir ders verip
Ona doğru ile eğriyi gösterip
Sonra da kardeş payı ederek buğdayları
Mutlu bir yaşam sürmek olan amacı
Tosbağaya kalmış ürünün tümü,
O da, hayatı boyunca amaç edinmiş hep dürüstlüğü.
Günümüz çocuk edebiyatını düşününce, şu yukarıda aktarmış
olduğum masalın artık yazılmayacağını fark ettim. Muhtemelen editörler masalın şiddet
içerdiğini düşünecektir. Yengecin
parçalanıp ölmesi, tosbağanın komşusunun ölümüne üzülmeden hayatına devam
etmesi vs. Bunlar törpülenecektir. Galiba
artık masal dinlemenin adabını unuttuk.
Teferruatlarda kayboluyoruz.
Masalın kendi içindeki mantığını atlıyoruz. Çocuklarımızı yazılı edebiyatta aşırı
korurken çizgi filmlerdeki kafa karıştıran unsurları, şiddeti unutuyoruz. Hiç kimse çocuklarını televizyonlardaki çizgi
filmlerden koruyamaz. Böyle bir gerçek
var. Ve çocuklar bu filmleri de
seyrederek büyüyor. Ve onları kitaplara
tercih ediyor. Onlardaki şiddet, akıl
karıştıran gerçeklik olgusu, terbiyeli kitaplardan daha çok hitap ediyor
çocuklara. Vahşilik insanın doğasında
var. Onu yok saymak değil, onunla başa
çıkmayı öğretmek lazım. Masallar aslında
bunu çok güzel yapıyordu.