Dükkan kazan ben kepçe diye bir seri yazı hazırlamaya karar verdim. Sabahları dükkana gelince kendime bir nesne seçeceğim ve bu konuda yazacağım. Dedim de aklıma geldi "nesne" kelimesini hiç düşündünüz mü? Nesne kelimesi "ne ise ne"nin bozulmuş hali. Yani bilmediğiniz bir obje, işte her ne ise ne, ahanda bu, adını bilmiyom ki söyleyim!.. mantığıyla türetilmiş bence harika bir kelime. Neyse bu sabah bir İzmir televizyon kanalında her yağmur yağdığında İzmir'in çektiklerinden konuşuluyordu. Alt yapı eksikliği vs. İzmir'in cefası...İzmir hakikatten çok cefa çekmiş, çekiyor derken benim de aklıma çok sevdiğim bir gravür geldi.
Pek net okunmuyor, yardımcı olayım, 8 Mart 1873.... Yer İzmir. İzmir'de yaşanmış bir felaket. Bir kahve, deniz kenarındaki bir kahve ve gravürden anlaşıldığı üzre ahşap bir kahve binası olduğu gibi denize devrilmiş. Bu bilgiyi gravürün altındaki yazıdan okuyoruz, şöyle diyor: İzmir'de Felaket: Deniz kenarındaki bir kahvehane suya devrilmiş--cesetlerin toplanışı...
vinçler kurulmuş bina kaldırılmaya çalışılıyor
ve bütün bu olup bitenleri de meraklı bir kalabalık izliyor....
Bu fikri çok beğendim. Zevkle okudum, devamını da zevkle takip edeceğim. :)
YanıtlaSil*dip not: cemik'e aşığım :)
Ben de fırsat buldukça yazacağım, beğenen birilerinin çıkması insanı şevklendiriyor gerçekten. Teşekkürler.
SilBu seriye bayıldım.. Merakla bekliyorum devamını..
YanıtlaSilbu post içeriği ne denli değerli aslında, Goya da tarihi kesitleri bu tarz çizimlerle anlatmış zamanımıza kadar gelmesini sağlamış..çok ilgimi çeken bir yazı oldu gravür sanatını sevenlerdenim:)
YanıtlaSil